İngilizcede evcil hayvanlar günlük konuşmalarda sıkça karşımıza çıkmaktadır. Çünkü İngilizce konuşulan toplumlarda evcil hayvan besleme geleneği oldukça yaygındır. Bu sebeple evcil hayvanlar bu toplumlarda günlük yaşamın önemli bir parçasıdır. Dolayısıyla konuyla ilgili kelimeleri bilmek ve bolca egzersiz yapmak dil öğrenme sürecinde faydalı sonuçlar verecektir.
İşte İngilizcede evcil hayvanlar ile ilgili bilinmesi gereken her şey
İngilizcede evcil hayvanlar listesi
Cat – Kedi
Dog – Köpek
Rabbit – Tavşan
Hamster – Hamster
Parrot – Papağan
Goldfish – Japon balığı
Guinea pig – Gine domuzu
Canary – Kanarya
Ferret – Gelincik
Turtle – Kaplumbağa
Budgie (Budgerigar) – Muhabbet kuşu
Mouse – Fare
Rat – Sıçan
Chinchilla – Şinşilla
Gerbil – Gerbil
Lizard – Kertenkele
Snake – Yılan
Horse – At
Pony – Midilli
Fish – Balık
Goat – Keçi
Sheep – Koyun
Pig – Domuz
Hedgehog – Kirpi
Lovebird – Sevda papağanı
Cockatiel – Sultan papağanı
Gecko – Geko (bir tür kertenkele)
Tarantula – Tarantula
Duck – Ördek
Chicken – Tavuk
Goose – Kaz
Dove – Güvercin
Pigeon – Güvercin
Finch – İspinoz
Axolotl – Aksolotl
Pygmy goat – Cüce keçi
Miniature pig – Minyatür domuz
Reptile – Sürüngen
Tropical fish – Tropikal balık
Scorpion – Akrep
İngilizce evcil hayvanlar ile ilgili günlük yaşamdan cümleler
I have a dog, and he loves to play in the park.
Parkta oynamayı çok seven bir köpeğim var.
The cat is sleeping on the sofa.
Kedi, kanepede uyuyor.
My friend has a white rabbit as a pet.
Arkadaşımın evcil bir beyaz tavşanı var.
The parrot can mimic human speech.
Papağan, insan konuşmasını taklit edebilir.
My goldfish swims around the tank all day.
Japon balığım gün boyu akvaryumda yüzüyor.
The hamster hid inside its small house.
Hamster, küçük evinin içine saklandı.
I saw a beautiful canary at the pet store.
Pet shopta güzel bir kanarya gördüm.
The turtle moves very slowly on the ground.
Kaplumbağa yerde çok yavaş hareket eder.
The guinea pig loves to eat fresh vegetables.
Gine domuzu taze sebze yemeyi çok sever.
My brother has a little pony on the farm.
Ağabeyimin çiftlikte küçük bir midillisi var.
İngilizcede evcil hayvan beslemek ile alakalı temel kavramlar listesi
Pet owner – Evcil hayvan sahibi
Adopt – Sahiplenmek
Feed – Beslemek
Grooming – Bakım (tüy kesimi, temizlik vb.)
Vet (Veterinarian) – Veteriner
Cage – Kafes
Leash – Tasma
Collar – Tasma (boyun tasması)
Kennel – Köpek kulübesi
Litter box – Kedi tuvaleti
Aquarium – Akvaryum
Pet food – Evcil hayvan maması
Training – Eğitim
Vaccination – Aşılama
Walk – Gezintiye çıkarmak (köpeği gezdirmek)
Foster – Geçici olarak evcil hayvan bakımı yapmak
Breeding – Yetiştirme (üreme)
Pet sitter – Evcil hayvan bakıcısı
Microchip – Mikroçip (evcil hayvan takibi için)
Spaying/Neutering – Kısırlaştırma
İngilizcede evcil hayvan beslemek ile alakalı örnek cümleler
I adopted a stray cat last month.
Geçen ay sokak kedisini sahiplendim.
You should feed your dog twice a day.
Köpeğinizi günde iki kez beslemelisiniz.
The vet said my rabbit is healthy.
Veteriner, tavşanımın sağlıklı olduğunu söyledi.
We bought a new collar for our puppy.
Yavru köpeğimiz için yeni bir tasma aldık.
Make sure to clean the litter box every day.
Kedi tuvaletini her gün temizlediğinizden emin olun.
My goldfish lives in a large aquarium.
Japon balığım büyük bir akvaryumda yaşıyor.
They are planning to neuter their male cat.
Erkek kedilerini kısırlaştırmayı planlıyorlar.
A pet sitter will take care of our dog while we are on vacation.
Tatildeyken köpeğimize bir evcil hayvan bakıcısı bakacak.
Regular grooming is important for dogs with long hair.
Uzun tüylü köpekler için düzenli bakım önemlidir.
He uses a leash when he takes his dog for a walk.
Köpeğini gezdirirken tasma kullanır.
İngilizcede kümes hayvanları listesi
Chicken – Tavuk
Rooster – Horoz
Hen – Dişi tavuk
Duck – Ördek
Drake – Erkek ördek
Goose – Kaz
Gander – Erkek kaz
Turkey – Hindi
Guinea fowl – Beç tavuğu
Quail – Bıldırcın
Pigeon – Güvercin
Dove – Güvercin (beyaz, genellikle sembolik anlamda)
Peacock – Tavus kuşu (erkek)
Peahen – Dişi tavus kuşu
Swan – Kuğu
Pheasant – Sülün
Emu – Emu
Ostrich – Deve kuşu
Partridge – Keklik
Chick – Civciv
Kümes hayvanları ile ilgili günlük yaşamdan örnek cümleler
The rooster crows early in the morning.
Horoz sabah erken saatlerde ötüyor.
We have a few ducks in our backyard.
Arka bahçemizde birkaç ördek var.
The farmer feeds the chickens every day.
Çiftçi tavukları her gün besler.
I saw a beautiful peacock at the zoo.
Hayvanat bahçesinde güzel bir tavus kuşu gördüm.
Geese often migrate during the winter.
Kazlar kışın genellikle göç eder.
İngilizcede çiftlik hayvanları listesi
Cow – İnek
Bull – Boğa
Calf – Buzağı
Horse – At
Pony – Midilli
Sheep – Koyun
Lamb – Kuzu
Goat – Keçi
Kid – Oğlak (yavru keçi)
Pig – Domuz
Piglet – Domuz yavrusu
Donkey – Eşek
Mule – Katır
Duck – Ördek
Goose – Kaz
Turkey – Hindi
Hen – Dişi tavuk
Rooster – Horoz
Ox – Öküz
Rabbit – Tavşan
Llama – Lama
Alpaca – Alpaka
Buffalo – Manda
Yak – Yak
Emu – Emu
İngilizce çiftlik hayvanları hakkında günlük yaşamdan cümleler
The cow provides us with fresh milk every morning.
İnek, her sabah bize taze süt veriyor.
My sister loves riding horses at the farm.
Kız kardeşim çiftlikte at binmeyi çok seviyor.
The sheep are grazing in the green pasture.
Koyunlar yeşil merada otluyor.
We raised a piglet on our farm last spring.
Geçen baharda çiftliğimizde bir domuz yavrusu büyüttük.
The farmer collects eggs from the hens every day.
Çiftçi her gün dişi tavuklardan yumurta toplar.
Goats are very playful and love to climb on rocks.
Kediler çok oyuncudur ve kayaların üzerine tırmanmayı sever.
The donkey helps carry heavy loads around the farm.
Eşek, çiftlikte ağır yükleri taşımaya yardımcı olur.
We saw a beautiful turkey during our visit to the farm.
Çiftlikteki ziyaretimiz sırasında güzel bir hindi gördük.
The lamb follows its mother closely in the field.
Kuzu, tarlada annesinin peşinden dikkatlice gidiyor.
The farmer uses a mule to plow the fields.
Çiftçi, tarlaları sürmek için katırı kullanıyor.
İngilizcede evcil hayvan isimleri ile kurulmuş deyimler
Curiosity killed the cat.
Türkçe karşılığı: Aşırı merak, başa dert açabilir.
Be careful when you investigate the old house; curiosity killed the cat!
Türkçe karşılığı: Eski evi araştırırken dikkatli ol; aşırı merak başa dert açabilir!
When the cat’s away, the mice will play.
Türkçe karşılığı: Patron yokken çalışanlar rahatlar.
The kids were so loud while their parents were out; when the cat’s away, the mice will play!
Türkçe karşılığı: Çocuklar, ebeveynleri dışarıdayken çok gürültü yapıyordu; patron yokken çalışanlar rahatlar!
It’s raining cats and dogs.
Türkçe karşılığı: Çok şiddetli yağmur yağıyor.
We can’t go out now; it’s raining cats and dogs!
Türkçe karşılığı: Şu an dışarı çıkamayız; çok şiddetli yağmur yağıyor!
A dog’s life.
Türkçe karşılığı: Sıkıntılı veya zor bir yaşam.
Living in a big city can be a dog’s life for many people.
Türkçe karşılığı: Büyük bir şehirde yaşamak, birçok insan için sıkıntılı bir yaşam olabilir.
Fight like cats and dogs.
Türkçe karşılığı: Çok kavga etmek, sürekli anlaşmazlık içinde olmak.
The siblings fight like cats and dogs over the remote control.
Türkçe karşılığı: Kardeşler uzaktan kumanda yüzünden sürekli kavga ediyorlar.
Let the cat out of the bag.
Türkçe karşılığı: Bir sırrı açığa çıkarmak.
I accidentally let the cat out of the bag about the surprise party.
Türkçe karşılığı: Tesadüfen sürpriz parti hakkında bir sırrı açığa çıkardım.
Every dog has its day.
Türkçe karşılığı: Herkesin şansı bir gün gelir.
Don’t worry; every dog has its day, and your time will come!
Türkçe karşılığı: Endişelenme; herkesin şansı bir gün gelir ve senin zamanın da gelecek!
Cat nap.
Türkçe karşılığı: Kısa ve hafif uyku.
I took a quick cat nap during my lunch break.
Türkçe karşılığı: Öğle molasında kısa bir uyku çektim.
You can’t teach an old dog new tricks.
Türkçe karşılığı: Yaşlı insanlara yeni şeyler öğretmek zordur.
It’s difficult to change his habits; you can’t teach an old dog new tricks.
Türkçe karşılığı: Alışkanlıklarını değiştirmek zor; yaşlı insanlara yeni şeyler öğretmek zordur.
Dog-eat-dog world.
Türkçe karşılığı: Sert rekabetin olduğu bir dünya.
In a dog-eat-dog world, you have to be competitive to survive.
Türkçe karşılığı: Sert rekabetin olduğu bir dünyada, hayatta kalmak için rekabetçi olmalısın.